ekonomikokur.com

Türkiye'nin 2025 Yılı Dış Borç Yükümlülükleri ve Kur Riski Analizi

25.02.2025 02:23
Türkiye'nin 2025 yılı boyunca karşılaması gereken dış borç yükümlülükleri ve kur riski, ekonomi üzerinde önemli etkilere yol açabilir. Merkez Bankası'nın faiz indirimleri ve döviz talebi, kurlar üzerinde baskı oluşturuyor.

Türkiye'nin 2025 Yılı Dış Borç Yükümlülükleri ve Kur Riski Analizi

Türkiye’nin 2025 yılı boyunca yüklü tutarda dış borç geri ödemesi ve diğer dış yükümlülüklerini karşılaması gerekirken, Merkez Bankası’nın devam eden faiz indirim süreci, tasarruflarda dövize yönelişe yol açma olasılığı ve kurlarda son günlerde başlayan yukarı yönlü hareketlenme, “kur riski”ni gündeme getirdi. Kısa vadeli dış yükümlülüklerde özellikle pandemi döneminde başlayan artış ivmesi geçen yıl hız kesti. Ancak kamu ve özel sektörü ile Türkiye’nin 2025 yılı boyunca 221,3 milyar dolar tutarında dış borç geri ödemesi ve diğer yükümlülükleri karşılaması gerekiyor.

Kurlardaki Artış ve Ekstra Yükler

Kurlardaki artış güçlenerek devam ederse, geri ödemelere ulusal para cinsinden ekstra yükler getirecek. Olası kur şokları karşısında en büyük kur riskini ise 141,3 milyar dolarla stokun en büyük bölümünün yükümlüsü konumundaki Türk özel sektörü üstlenmiş bulunuyor. En büyük yük özel sektörün Merkez Bankası’nın açıkladığı verilere göre orijinal vadesine bakılmaksızın gelecek bir yıl içinde vadesi gelecek dış borç ve diğer yükümlülüklerinin toplam hacmi 2024 sonu itibarıyla 221 milyar 287 milyon dolar düzeyinde bulunuyor.

Başka deyişle Türkiye, 2025 yılı boyunca bu tutarda dış yükümlülüğü karşılayacak. Bu hacim, yurt dışında yerleşik kişi ve kurumlara olan dış borçlar, dış krediler ve mevduat gibi yükümlülükleri kapsıyor. 2025 yılı içinde vadesi dolacak söz konusu yükümlülüklerin borçlu/yükümlü bazında dağılımında 141 milyar 307 milyon dolarla en büyük bölüm bankalar, diğer finans kurumları ve reel sektör firmaları ile özel sektöre ait. Bu da toplam ülke yükümlülüğünün yüzde 63,9’unu oluşturuyor.

Özel Sektör Yükümlülükleri ve Kamu Katkısı

Özel sektör yükümlülüklerinin 64 milyar 759 milyon doları özel bankalara, 3 milyar 862 milyon doları diğer özel finans kurumlarına; 72 milyar 686 milyon doları ise reel sektördeki şirketlere ait bulunuyor. Kamudan 45,2 milyar dolarlık itfa Türkiye’nin 2025 yılı boyunca karşılayacağı dış yükümlülüklerinin yüzde 20,4 oranındaki 45 milyar 205 milyon dolarlık bir bölümü de merkezi yönetim, yerel yönetimler, kamu bankaları ve KİT’ler toplamında kamu kesimine ait bulunuyor.

Bunun da 36 milyar 712 milyon doları kamu bankaları, 824 milyon doları diğer olmak üzere toplam 37 milyar 536 milyonlarla büyük bölümünü kamu finans kurumlarının borç geri ödemeleri oluşturuyor. Genel hükümetin 2025 yılındaki yükümlülüğü 5 milyar 361 milyon doları merkezi yönetim, 1 milyar 40 milyon doları yerel yönetimlere ait olmak üzere toplam 6 milyar 401 milyon dolar düzeyinde. Genel hükümete ait yükümlülük, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yurt dışında ihraç edilmiş borçlanma senetlerinden (eurobond) vadesi gelenler için yapılacak ödemeleri kapsıyor.

Bankaların Kredi Geri Ödemeleri

Kamu ve özel bankalar 2025 yılında toplam 43 milyar 944 milyon dolarlık kredi geri ödemesi gerçekleştirecek. Türk bankacılık sektöründe yurt dışı yerleşiklere ait 18 milyar 598 milyon dolarlık döviz tevdiat hesabı, 18 milyar 725 milyon dolarlık banka mevduatı ve 20 milyar 204 milyon dolarlık TL cinsi mevduatın vadesi de bu yıl içinde dolacak. Buna göre kamu ve özel sektörü ile Türk bankacılık sisteminin 2025 yılı içinde karşılaması gereken toplam yükümlülük 101 milyar 471 milyon dolara ulaşıyor.

Ekonomide istikrarsızlık oluşmaması durumunda bu mevduatların büyük bölümünün yeni vade ile çevrilmesi bekleniyor. Yine kamu ve özel sektör toplamında bankacılık dışı sektörlerin bu yılki 78 milyar 640 milyon dolarlık yükümlülüğünün 55 milyar 169 milyon dolarını ithalat borçları, 4 milyar 641 milyon dolarını prefinsansman ve peşin ihracat bedelleri olmak üzere 59 milyar 810 milyon dolarını ticari krediler; 18 milyar 830 milyon dolarını da diğer krediler oluşturuyor.

Döviz Kurlarındaki Yükseliş ve Ekonomik Etkiler

Ekonomiye ilişkin eleştiriler ve adli işlemler dolayısıyla iş dünyası ile hükümet arasında gerginlik algısının damgasını vurduğu geçen hafta döviz kurları son işlem gününe yükselişle başladı. Dolar/TL paritesi 36,43 düzeyini görerek bir kez daha rekor tazeledi. Paritedeki yükseliş eğilimi hız kesmeden devam ediyor. ABD dolarının diğer altı majör para birimi karşısındaki değerini ölçen Dolar Endeksi (DXY) tarafında bir süredir devam eden aşağı yönlü eğilim de haftanın son günü sınırlı da olsa tersine durum gözlendi.

Dolar endeksindeki aşağı yönlü eğilim sürecinde bunun dolar/TL tarafında satış baskısı yaratmadığı, paritenin yatay yukarı yönlü eğilimini sürdürdüğü dikkati çekiyor. Gelişmekte olan ülke para birimleri doların güç yitirmesi ile son dönemde ağırlıklı olarak toparlanırken, TL’nin bu süreçte anılan ülke para birimlerinin gerisinde bir performans sergilediği görülüyor.

Faiz İndirimleri ve Döviz Talebi

Ekonomide makas değişikliğine gidilen Haziran 2023’ten itibaren başlayan artırımlarla, “baskılı faiz” döneminde yüzde 8,5’e kadar düşürülmüş olan Merkez Bankası politika faizi, Mart 2024 itibarıyla yüzde 50’ye kadar yükseltilmiş ve aralık ayına kadar bu düzeyde tutulmuştu. Yükselen faizlerin etkisiyle piyasadaki fonlar cazip getirisi dolayısıyla ağırlıkla TL mevduata kayarken, dövize azalan talep kurları baskıladı. TÜFE bazında enflasyonun yüzde 44,38 olduğu 2024 yılında nominal getirisi bunun çok altında kalan dolar ve euro yatırımcısını reel olarak zarara uğrattı.

Ekonomik aktivitede yavaşlama sinyalleri dolayısıyla artan beklentilerin de etkisiyle aralık ve ocakta toplam 500 baz puanlık indirimle politika faizini yüzde 45’e düşüren Merkez Bankası, şubat ayında faiz belirlemezken, bir sonraki toplantısını 6 Mart’ta yapacak. Yıllık toplantı sayısını 12’den 8’e indirmekle birlikte bankanın faiz indirimlerine devam edeceği bekleniyor.

Döviz Yatırımları ve Güvenli Liman

Faizde indirim sürecinin TL mevduatın geçen yıl kazandığı cazibeyi azaltacağı, yeni rota arayışına girecek paranın yöneleceği adreslerden birinin de döviz olacağına işaret ediliyor. Tasarruf sahiplerinin uzun yıllardır gözde yatırım aracı olan döviz, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık algısının arttığı durumlarda da altın ile birlikte güvenli liman olarak görülüyor. Dövize yönelişin yeniden artması ise kurlarda yukarı yönlü hareketi beraberinde getiriyor.

Sonuç olarak, Türkiye’nin 2025 yılı boyunca karşılaması gereken dış borç yükümlülükleri ve Merkez Bankası’nın faiz politikaları, döviz kurlarında önemli dalgalanmalara yol açabilir. Ekonomik istikrarın sağlanması, döviz talebinin kontrol altında tutulması açısından kritik bir öneme sahiptir.

Bize Ulaşın